ABD’nin Cornell Üniversitesi Psikologları olan Justin Kruger ve David Dunning tarafından ortaya atılan ve 2000 yılında Nobel Ödülü alan "Cehalet, gerçek bilginin aksine bireyin kendine olan güvenini artırır” teorisine dayalı ‘fizyolojik ve zihinsel’ alanda yapılan çeşitli uygulamalar sonucunda ulaşılan bulguların genel adıdır..
İşte o bulgular!
-Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
-Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
-Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
-Nitelikleri, eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Bu sendromu taşıyan bireylerin genel nüfusa oranı çok önemlidir zira sayının çok yüksek olduğu toplumlarda yaşanacak sosyolojik hadiseler bir anda ülkelerin kaderini olumsuz yönde değiştirebilir..
Dunning-Kruger Sendromu belirtilerine uyan kişilerin psikolojik davranımları genelde şu şekildedir:
- Her şeyi en iyi kendilerinin bildiklerini iddia ederler. "Biz biliriz", "en iyi biz biliriz"," tabii ki biz biliriz", vb. sözleri bu kişilerden sıkça duyarsınız.
- Bilgiyi, eğitimi aşağılama eğilimindedirler. Bir kişinin lisan bilmesini, üniversite mezunu olmasını, akademisyen olmasını kötü bir şeymiş gibi gösterme eğiliminde olurlar. Bilgi ve eğitimin aşağılanacak bir şey olduğunu savunup çevreye de bunu empoze etmeye çalışırlar.
- Yaygara çıkarmaya ve bu kargaşa içerisinde çok iş yaptığı havası estirmeye bayılırlar. Dünyanın en büyük işini yapmış gibi davranır, aslında yapması gerekeni yapıp, sanki bu ilk defa onun aklına gelmiş gibi ortalığı ayağa kaldırırlar.
- Her şeyi kendisi halletmek ister. Ne kadar bilgisizse her alana el atması da o kadar büyük olur. Uzman kişiler, kendi alanlarının dışındaki işleri uzmanlarına bırakma eğilimindeyken, bu sendromdan muzdarip kişilerin matematikten mimariye, kimyadan sağlığa kadar her alanda üstün fikirleri vardır ve kendilerine sorulmadan yapılan her işi eksik kabul ederler.
- Her şeye hazırlıklıymış gibi davranmaya bayılırlar. Hiçbir fikri olmadığı halde öngöremediği olaylar karşısında bile sanki bu olayı yıllar öncesinden görmüş gibi davranırlar. Hiçbir hazırlığının olmadığı konularda sanki bunun geleceğini biliyormuş da ona göre hazırlıklarını yapmış gibi hareket etmeye düşkündürler ve sizi de buna inandırmaya çalışırlar.
- Üstlerine karşı abartılı bir şekilde saygıda kusur etmezler ama altındakileri ezme konusunda da üstlerine yoktur. Gücü gücüne yetene deyiminin hayata geçmiş halidir bu kişiler. Kendinden yüksek konumdakilere daima gülücükler dağıtırken, altında kalanları ezmede hiçbir beis görmezler. Ama sorduğunuzda böyle bir şeyin olmadığını iddia ederler.
- Doğruları sürekli değişir. Bugün ak dediğine yarın kara der, ama demediğini iddia eder. Riyaları muhteşemdir bu kişilerin. Söylediği yalanı unutan yalancı gibi dün söylediğini bugün inkar eder, bunu yüzüne vuranları iftira atmakla suçlar, çevresindekileri de buna inandırmak için o kişiyi başka alanlardaki eksiklikleri, zaafları ile vurmaya çalışırlar.
- Başarısız olmaları halinde bunu hiç yaşanmamış hale getirmeye çalışır ve başarısızlığı tarihin sayfalarından silmek için elinden geleni yaparlar. Beşer şaşar lafı ona göre değildir, o hiç şaşmaz, şaşsalar bile bunu sizin hatırlamanızı istemezler. Çünkü onlar başarısız olamazlar.!
- Kendi doğrularının, düşünce ve eylemlerinin doğruluğuna kati olarak inanırlar. Onlara göre kesinlikle yanlış yapmaları mümkün değildir. İnandıkları ve doğru kabul ettikleri şeyler hilafsız doğrudur. Bunlar yalan olsa bile, sırf kendileri inanmış olduğu için asla yanlışlığını kabul etmezler, onun yerine sizi kendi yalanlarına inandırmak için çırpınırlar.
- Herkesin gördüğü, şahit olduğu şeyleri inkar edebilirler, asıl olan sizi buna inandırmaktır.
- İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan bu kişiler, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymazlar, bunu da bir "hak" olarak görürler.
- Bu pervasız cesaretleri sayesinde yaşamın her alanında çok kolay yayılarak terbiye ve tevazu içinde keşfedilmeyi bekleyen bilgili ve eğitimli insanların yerini alarak bir anda sistemi ele geçirirler...
Bu sendroma haiz kişilerin çoğunlukta olduğu toplumlarda demokrasi çarkları tersine çalışır ve sonunda her türlü cehalet cesaretin teminatı haline gelir!
Tabii ki sonu kaçınılmaz felaket...